BİR YANDA TUNA DİĞER YANDA SAVA: BELGRAD GEZİ REHBERİ

Aslında bu yazımda size Sırbistan’ın başkenti ve en büyük şehri olan Belgrad ile ülkenin ikinci büyük şehri olan Novi Sad için dört günlük bir seyahat rehberi sunacağım ancak öncesinde kısa da olsa seyahat etmenin derinine inmek gerekiyor.

En başta söylemeliyim ki ‘seyahat etmek’ basit bir ‘tatil’ değildir. Tatil ile seyahati kıyaslamak gerekirse; tatil, şarteli kapattığınız, seyahat ise tüm duyularınızı sonuna kadar açıp hissetmeye başladığınız anda başlar. İkisinin bana kalırsa tek ortak noktası ikinci günden itibaren stres seviyenizi düşürmesi.

Yaşadığınız yerden kısa süreliğine de olsa ayrılıp farklı diyarları ziyaret etmek en başta sizi güçlü kılar. Tanıştığınız yeni kültürler ve yeni insanlar dünyayı anlayış şeklinizi baştan aşağı değiştirir. Seyahat etmek, siz vazgeçilmeziniz olduğunu farketmeden, tüm ruhunuzu sarıverir. Her seferinde daha fazla yolda olmak, daha fazla gitmek, gitmek ve sadece gitmek isteyen bir seyyah ruhunu işler içinize. Otobüs, tren, uçak ya da otomobil taşıt ne olursa olsun, sadece yolda olmak, hiç bilmediğiniz sokaklarda kaybolmak, bilmediğiniz bir alfabeyle yazılmış tabelalarda yaşamayı hissetmek en derin tutkunuz olur. Eğer siz o kapının eşiğinden çıkıp, bu hisleri yaşamaya başlamadıysanız, şimdiye kadar ne kaçırdığınızı görmek için ‘seyahat’e en azından bir şans verin.

Şimdi gelelim benim yakın zamanda kısa süreli de olsa gerçekleştirme fırsatı bulduğum ve cebimde birçok tecrübeyle geri döndüğüm Sırbistan seyahatime…

Son zamanlarda döviz kurunda yaşanan yükseliş, vizesiz ülkelerin de yükselişi oldu diyebiliriz. Herhangi bir Avrupa Birliği ülkesine seyahat etmeyi düşündüğümüzde ilk karşımıza çıkan euro bazındaki fiyatlar bile hemen rotamızı vizesiz ülkelere çevirmeye yetiyor. Kaldı ki vize sonrasında ödenecek otel ve günlük yaşam masrafları da cabası…

Vizesiz ülkelerde en çok öne çıkan ülkelerden biri de Ukrayna ile birlikte Sırbistan. Bu durumun farkında olan Sırbistan hükümeti, ülkeye tek yön alınan uçak biletlerinde sorun çıkarabiliyor bilginiz olsun.

BİR YANDA TUNA DİĞER YANDA SAVA: BELGRAD GEZİ REHBERİ

Özellikle Pegasus Havayolları’nın dönem dönem düzenlediği indirim kampanyaları ile ileri bir tarihe çok uygun fiyata gidiş-dönüş İstanbul-Belgrad bileti almak mümkün. Burada size ilk önerim eğer benim gibi siz de soğuk sevmiyorsanız, kış aylarında kendinize başka bir rota belirlemeniz.

Nikola Tesla Havaalanı’na indikten sonra, 72 numaralı otobüse binip şehir merkezine oldukca yakın olan Zelena Venac Meydanı’na gidebilirsiniz. Yanınızda euro ile gideceğiniz Belgrad’da ilk olarak az bir miktar parayı Sırp Dinarı’na çevirmenizi önerebilirim. Zaten, şehrin içinde adım başı bulunan döviz büroları ilerleyen günlerde sizi yarı yolda bırakmayacaktır. Şehir merkezine otobüsle gitmenin kişi başı bedeli 150 RSD civarı. Ancak, minibüs ve taksi seçenekleri de mevcut. Minibüsü tercih etmeniz halinde otobüsten biraz daha yüksek fiyat ödemeniz gerekiyor (300 RSD) Taksi için ise havaalanında bulunan fişli taksi hizmetini kullanmanız, ödeyeceğiniz fiyatı önceden bilmeniz için önemli. Yoksa, Sırp taksicilerin bu konuda hatrı sayılır bir ünü var. Son bir seçenek de, eğer konaklama için bir ev kiraladıysanız, ev sahibiniz ile anlaşıp ücreti karşılığında sizi havaalanında alamasını isteyebilirsiniz.

Ben seyahatimde, biraz ekonomik bir seyahat olması için, 72 numaralı otobüsü kullandım. Bu arada, 4 günlük bir Sırbistan seyahati için kendime 100 – 150 Euro’luk bir bütçe belirlediğimi söylemeliyim. Zelena Venac’ta indikten sonra, akıllı telefonunuza indirdiğiniz çevrimdışı harita ile çok fazla zorlanmadan şehir merkezini bulabiliyorsunuz.

4 gün boyunca yuvamız olacak olan apartman, Belgrad Cumhuriyet Meydanı’na yaklaşık 50 adım yürüme mesafesindeydi. Evin, konum olarak ne kadar mükemmel olduğunu ilerleyen günlerde çok daha iyi anladık. Gerçi, Belgrad’da konaklama maddi açıdan sizi çok yormayacaktır. Oldukça uygun fiyatlara, şehrin tam göbeğinde yaşama katılmanız mümkün. Bizim konakladığımız Apartment Centro, tam da konaklayacağı yerde temizlik dışında başka bir kriteri olmayanlar için ‘özenle’ yapılmış gibiydi. Daireye, dört gün boyunca konaklamamız için 145 Euro’nun dinar karşılığını ödedik.

İstanbul’dan kalkışta yaşadığımız rötarın etkisiyle geç bir saatte vardığımız şehirde, ilk akşamımızı dinlenerek geçirdik.

İlk gün

Ertesi gün ise Sırbistan turumuz resmi olarak başladı. Uyanır uyanmaz evden çıktık ve ilk işimiz, gelmeden önce çok fazla karşımıza çıkan börekçi zinciri TOMA’yı bulmak oldu. Kişi başı, yaklaşık olarak 150 dinara böreklerimizi alıp, Aziz Sava Katedrali’ne doğru yürümeye başladık. Yol üstünde, yine şehrin meşhur kahvecilerinden biri olan Aviator’dan kahvelerimizi de almayı ihmal etmedik. Ancak şunu söylemem gerekiyor, ne TOMA ne de Aviator benim beklentilerimi çok fazla karşılayamadı. Gelmeden önce yaptığımız araştırmalarda fazla büyütülmesinden sanırım yüksek beklentilerle girdiğim iki mekândan da sıradan ürünler alarak çıktık. İlk günümüzden sonra sabah kahvaltımızı börekle yapmak için TOMA aramaktan vazgeçip, yol üstündeki herhangi bir ‘Pekara’da (Sırpça Pastane) kahvaltımızı tamamladık.

Belgrad, turistik yerlerin yürüyerek gezilebildiği bir şehir. Eğer, geziniz boyunca planlamayı düzgün yaparsanız, yorulmadan tüm şehri 3-4 günde bitirebilirsiniz. Biz ilk günümüzde, Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği platoda yer alan şehrin aşağı kısımlarını bitirmeye karar verdik. Rotamızı Aziz Mark Kilisesi, Nikola Tesla Müzesi ve Aziz Sava Katedrali olarak çizdik ancak pazartesi gününe gelen ilk günümüz nedeniyle Nikola Tesla Müzesi kapalıydı. Şehir her ne kadar yürüyüş için uygun olsa da bir yerden sonra piliniz bitiyor. Dönüş yoluna geçtiğinizde karnınız acıktıysa size şiddetle To Je To! isimli lokantayı öneriyorum. Despota Stefana 21’de bulunan lokanta oldukça salaş bir görüntüye sahip. Dıştan ilk baktığınızda lokanta olduğunu bile anlamanız zor. Ancak, ülkenin meşhur köftesi Cevapcici’yi ilk orada tatmanız gerektiğini düşünüyorum. 100 gramlık porsiyonu için yaklaşık 220 dinar ödediğimiz To Je To!’da köftenizi ülkenin yerel birası olan Jelen’e bir şans verirseniz pişman olmazsınız. Akşam yemeği için bir restoranda rezervasyon yaptırdıysanız, öğle yemeğini hafif geçiştirmekte fayda var. Ancak, To Je To!’nun lezzetine karşı koymak da öyle kolay değil.

İlk günümüzün sonunda, akşam yemeği için rezervasyonumuz olan Little Bay’e gittik. Müzik eşliğinde şık bir restoranda yemek yemek istiyorsanız tercih edebilirsiniz ancak çok gerekli mi tartışılır. Aslen bir İngiliz restoranı olan Little Bay fiyat olarak da uygun değil.

BİR YANDA TUNA DİĞER YANDA SAVA: BELGRAD GEZİ REHBERİ

İkinci gün

İkinci gün rotamızda Novi Sad yer alıyor. Belgrad’ın otogarından Novi Sad’a giden otobüse biniyoruz ve yaklaşık 2 saat sonra bambaşka bir şehirdeyiz. Novi Sad, özellikle şehir merkezinde bize Avrupa ülkelerini hatırlatıyor. Bir gün Novi Sad için yeterli bir süre. Şehirde Vojvodina Müzesi, Meryem’in Adı Kilisesi, Strand Plajı, Petrovaradin Kalesi ve Tuna Nehri, Özgürlük Meydanı ve Belediye Binası gezilecek yerler arasında. Tüm gün şehri gezdikten sonra Restoran Terasa’da yemeğinizi yiyip, Belgrad’a geri dönebilirsiniz. Döndükten sonra enerjinin var ise Belgrad’ın gece hayatı sizi bekliyor ancak pili bitenlerdenseniz bol yürüyüşlü, yeni gün için dinlenme ve uyku evresine geçebilirsiniz.

Üçüncü gün

Belgrad’daki son gün rotamızda, bize pazartesi günü ‘gol’ atan Nikola Tesla Müzesi, Kalemegdan, Knez Mihailova Caddesi, Terazije Meydanı, Bayraklı Camii ve Belgrad’ın Bohem Caddesi Skadarlija yer alıyor. Koştur koştur gezmeden, şehri hissedeceğiniz caddelerde yorulduğunuzda dinlenmek, acıktığınızda birer dilim pizza ile öğünü geçiştirmek için birçok kahveci ve pizzacı seçenekleri mevcut. Tuna ve Sava nehirlerini ve şehrin manzarasını ayaklarınıza seren Kalemegdan’da da şehre karşı oturup kahve içmek mümkün. Belgrad Kalesi, haftanın her günü, 24 saat boyunca ziyarete açık. Belgrad’daki en önemli detay, şehir 24 saat uyumuyor. Tıpkı Kalemegdan gibi marketler de 24 saat boyunca açık. Yer yer Avrupa izleri gördüğümüz Belgrad bu açıdan Avrupa ile ayrılıyor.

Kalemegdan’dan dönüşte, Knez Mihailova Caddesi üzerindeki Koffein’de birer kahve yudumlayabilir ya da acıktıysanız Manufaktura isimli restoranda yemek yiyebilirsiniz. Eğer kapanış saatinden önce ulaştıysanız, Manufaktura’nın hemen karşısında yer alan National Bank of Serbia Visitor Center’ı ziyaret edebilir ve ülkenin bu zamana dek kullandığı paraları inceleyebilirsiniz. Banka size hediye olarak, üzerinde resminizin basılı olduğu bir hatıra parası da veriyor. Ayrıca, giriş ücretsiz. Akşam yemeğinde ise Skadarlija’da bulunan ŠEŠIR MOJ’da Cevapcici’nin daha sulu farklı bir hâlini yiyebilir ya da diğer Sırp yemeklerinin tadına bakabilirsiniz.

Sırbistan, 420 yıl Osmanlı toprağı olarak kalmış önemli bir şehir. Bu yazıda tarihi detaylara zaten birçok yerde mevcut olduğu için yer vermedim ancak sizin şehre gitmeden önce yapacağınız ön hazırlıkta, ülkenin tarihine dair bazı detayları okumanızda fayda var.

Yazının başında da söylediğimiz gibi Belgrad vizesiz gidilebilmesi nedeniyle oldukça popüler olan ve artan euro kuruyla birlikte daha fazla Türk turist almaya başlayan önemli bir şehir. 22 Aralık 2009 tarihinde AB için üyelik başvurusunda bulunan Sırbistan’ın 2025 yılında önce Avrupa Birliği’ne gireceği konuşuluyor. Ülke daha önce herhangi bir Avrupa ülkesini ziyaret etmemiş olanlar için farklı yapısıyla dikkat çekiyor diyebiliriz. Ancak, daha önce Avrupa’daki bazı ülkeleri gezenler için biraz yavan kalacağı da aşikâr…

“Yolculuk, önce seni sözsüz bırakır sonra da iyi bir hikaye anlatıcısına dönüştürür.”

    

                                                                                                      – Ibn Battuta

HAZAL ORTA

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.

%d blogcu bunu beğendi: